Ceyhan’da Herkes Sevdalı(!)
Kırk yıl geçti...
Kırk yıldır bu kentin sokaklarında haber kovalıyorum.
Kırk yıldır aynı soruyu soruyorum kendi kendime:
“Ceyhan’ı kim seviyor gerçekten?”
Herkes dilinde “Ceyhan Sevdalısıyım” diyor ama iş hizmete gelince…
Sevda değil, seyirlik bir tiyatro izliyoruz.
Perde açılıyor, aynı yüzler, aynı sözler, aynı vaatler.
Kapanıyor perde, alkışlayan yok, çünkü inanan kalmadı.
Meclis ayrı bir alemde, siyasetçiler başka bir tonda çalıyor.
Birbirlerini duymuyorlar bile.
Körler sağırlar birbirini ağırlıyor,
biz gazeteciler de olan biteni not ediyoruz,
ama sorunca “bilgi veren çok, iş yapan yok!”
Parti çok, levha bol…
Ama içeri gir bak, sandalye bile boş!
İki yıldır bir çivi çakmayan ilçe başkanı giderken,
“Benim adamım gelsin” diye Adana’dan Ceyhan’ın dizginini çekiştirenler…
Arkadaş, bırakın “adamınızı”,
Ceyhan’a hizmet edecek adam gibi adam gelsin artık!
Eskiden bakan gelirdi, vekil gelirdi,
sivil toplum kuruluşları davet edilirdi, basın çağrılırdı.
Şimdi biri geliyor, biri gidiyor,
ne gören var, ne duyan…
Kendi çalıp kendi oynayan bir siyaset sahnesi bu!
Sonra da “niye hizmet yok” diye soruyorlar.
Hizmet olmaz çünkü niyet yok.
Niyet, menfaatle karışmış.
Parti binasına bir gazete bile almamış adam,
ihale kokusunu alınca “partiliyim” diye ortaya çıkıyor!
Yahu önce şu kente bir çay ikram et de, sonra siyaset konuş.
Ceyhan’ı seviyorsan,
o sevgiyi sözde değil özde göster.
Masaya vuran, dosyasını kapan,
“benim değil, bizim Ceyhan’ımız” diyen birini getirin.
Yoksa bugün görmezden geldiğiniz,
yarın “keşke yeşil kalsaydı” diye ağıt yakacağınız bir Ceyhan kalacak elimizde.
Bu kent çok şey gördü.
Ama en çok da kendi sevdalılarının sevgisizliğini gördü.
Sizce'de öyle değil mi?








